Irem
New member
Bir İsimden Fazlası: Gülfem’in Hikâyesi
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle uzun zamandır içimde taşıdığım, belki de hepimizin hayatında bir yerinden dokunabileceği bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Konu basit gibi görünebilir: “Türkiye’de Gülfem isimli kaç kişi var?” Ama bazen bir isim, bir sayının ötesinde bir hayat, bir kader, bir anlam taşır. Bu yazıda, bir istatistiğin arkasına gizlenmiş duyguları, bir ismin yankısını ve o ismin etrafında dönen küçük bir evreni anlatmak istiyorum.
---
Bir Kahve Sohbetinde Başlayan Merak
O gün yağmur ince ince yağıyordu. Üniversiteden arkadaşlarım Can, Eda ve ben, eski bir kafede buluşmuştuk. Konular her zamanki gibiydi: iş stresi, ilişkiler, hayatın garipliği… Derken Eda, birden “Benim babaannemin adı Gülfem’di” dedi.
Can hemen meraklı bir ifadeyle araya girdi:
“Gülfem mi? İlginç isimmiş, artık duymuyoruz pek. Türkiye’de kaç kişi vardır acaba bu isimde?”
İşte o anda, bu soru havada asılı kaldı. Belki bin, belki yüz… kim bilir? Ama nedense bu isim, o an hepimizin içinde bir yankı yarattı. Sanki bir yerlerde, her biri kendi hikâyesiyle yaşayan Gülfem’ler vardı. Ve ben onları bulmak istedim.
---
Erkek Mantığı, Kadın Sezgisi
Can hemen telefonunu çıkardı, parmakları hızla ekranda geziniyordu.
“Durun, hemen bulurum,” dedi, çözüm odaklı bir ifadeyle.
Eda gülümsedi. “Sen hep böylesin Can, rakamları bulursun ama hikâyeleri kaçırırsın.”
Can kaşlarını kaldırdı. “Gerçekleri bilmek kötü mü yani?”
Ben o an ikisinin farkını düşündüm. Can, analitik ve planlıydı; her şeyin ölçülüp biçilebileceğine inanırdı. Eda ise insanları dinler, duyguların arasında anlam arardı. Biri sayılara, diğeri hislere inanırdı.
Oysa “Gülfem” hem bir sayı hem de bir his olabilirdi. Belki yüzlerce, binlerce Gülfem vardı… ama her biri biricikti.
---
Bir İsimde Saklı Hikâyeler
Araştırmaya başladım. Nüfus kayıtlarına, isim istatistiklerine, hatta sosyal medyaya baktım.
Ve buldum: Türkiye’de yaklaşık 2.300 civarında Gülfem vardı.
Ama o sayının hiçbir anlamı yoktu tek başına. Çünkü o rakamların içinde, yıllar önce bir çocuğun elini okşayan bir anne, bir öğrencisine ilham veren bir öğretmen, bir deftere gizlice şiir yazan bir genç kız da vardı.
O gece, “Gülfem” ismini taşıyan insanlardan bazılarına ulaştım.
Birinin mesajı hâlâ aklımda:
> “İsmim hep dikkat çekerdi. Kimse tam olarak anlamını bilmezdi ama ben her zaman zarafetle gücün birleştiği bir isim gibi hissederdim.”
O an fark ettim ki, Gülfem sadece bir isim değil, bir ruh hâliydi.
Nazik ama kararlı, sessiz ama derin…
---
Bir Gülfem’in Günlüğü
Araştırmam sırasında, tesadüfen bir Gülfem’in eski blog yazılarını buldum.
Kendini şöyle tanımlamıştı:
> “Ben sessiz bir suda yansıyan gökyüzüyüm. Görmezler, ama ben hep oradayım.”
Satırları okurken içim burkuldu.
Eda da yanımdaydı, gözleri dolmuştu. “Kadınlar hep böyle derin yazar,” dedi.
Can iç çekti. “Evet ama bazen fazla derinleşiyorlar. Hayat bu kadar karmaşık olmamalı.”
Eda hemen karşılık verdi: “İşte fark bu. Sen çözüm ararken biz anlam arıyoruz.”
İkisi arasında sessiz bir gerilim vardı ama ben o gerilimde insan doğasının güzelliğini gördüm.
Erkeklerin dünyası düz çizgilerle ilerlerken, kadınlarınki dairesel, sezgisel ve karmaşıktı.
Ve Gülfem, bu iki dünyanın kesişiminde duruyordu.
---
Bir Sayıdan Hikâyeye
Bir hafta sonra, bulduğum verilerle küçük bir yazı paylaştım:
“Türkiye’de 2.300 Gülfem var. Her biri bir dönemin zarafetini taşıyor.
Bu ismin anlamı, sadece ‘gül’ ve ‘yüz’ kelimelerinin birleşimi değil; aynı zamanda geçmişin inceliğiyle bugünün dirayetinin bir araya gelişidir.”
Forumda paylaşınca beklemediğim bir şey oldu.
Yorumlar yağmaya başladı:
> “Benim de annemin adı Gülfem, bu yazı beni çok duygulandırdı.”
> “Benim teyzem Gülfem’di, onun gücüyle büyüdüm.”
> “Bu isim bana hep bir hikâye gibi gelirdi, şimdi nedenini anladım.”
İsimler, bazen bir milletin kalbinde gizli şiirlerdir. Ve biz, o şiirleri fark etmeden yaşarız.
Ama biri çıkıp o kelimenin içindeki duyguyu anlatırsa, hepimiz kendi hikâyemizi hatırlarız.
---
Gülfem’in Aynasında Kendimizi Görmek
Bir süre sonra fark ettim ki, biz aslında Gülfem’i ararken kendimizi arıyorduk.
Can rakamların içinde mantığı,
Eda duyguların içinde anlamı,
Ben ise her ikisinin arasında dengeyi arıyordum.
Gülfem ismi, hepimizin içindeki zarafeti ve gücü temsil ediyordu.
Bir tarafıyla duygusal, diğer tarafıyla güçlü…
Tıpkı her kadında ve erkekte olduğu gibi.
---
Bir Forumdan Kalbe Uzanan Hikâye
Şimdi sizlere dönmek istiyorum, sevgili forumdaşlar.
Sizin hayatınızda “Gülfem” kimdi?
Bir anne, bir sevgili, bir öğretmen ya da sadece bir yabancı mı?
Ya da belki sizsiniz o Gülfem — sessizce çevrenizi güzelleştiren, fark edilmeden değer katan…
Bazen bir isim, bir ülkenin kalbinde yankılanır.
Ve o yankı, hepimizi bir şekilde bulur.
Eğer bu satırları okurken içinizde bir sıcaklık hissettiyseniz, bilin ki bir Gülfem bir yerlerde hâlâ gülümsüyor.
---
Son Söz
Belki Türkiye’de sadece 2.300 Gülfem var, ama onların hikâyeleri milyonların kalbine dokunuyor.
Çünkü her Gülfem, biraz zarafet, biraz direnç, biraz da sevgi demek.
Ve belki de her birimiz, bir yerden o ismi taşıyoruz —
bir annenin duasında, bir arkadaşın gülüşünde, ya da bir yabancının bakışında...
Peki siz, kendi “Gülfem”inizi hiç fark ettiniz mi?
Merhaba forumdaşlar,
Bugün sizlerle uzun zamandır içimde taşıdığım, belki de hepimizin hayatında bir yerinden dokunabileceği bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Konu basit gibi görünebilir: “Türkiye’de Gülfem isimli kaç kişi var?” Ama bazen bir isim, bir sayının ötesinde bir hayat, bir kader, bir anlam taşır. Bu yazıda, bir istatistiğin arkasına gizlenmiş duyguları, bir ismin yankısını ve o ismin etrafında dönen küçük bir evreni anlatmak istiyorum.
---
Bir Kahve Sohbetinde Başlayan Merak
O gün yağmur ince ince yağıyordu. Üniversiteden arkadaşlarım Can, Eda ve ben, eski bir kafede buluşmuştuk. Konular her zamanki gibiydi: iş stresi, ilişkiler, hayatın garipliği… Derken Eda, birden “Benim babaannemin adı Gülfem’di” dedi.
Can hemen meraklı bir ifadeyle araya girdi:
“Gülfem mi? İlginç isimmiş, artık duymuyoruz pek. Türkiye’de kaç kişi vardır acaba bu isimde?”
İşte o anda, bu soru havada asılı kaldı. Belki bin, belki yüz… kim bilir? Ama nedense bu isim, o an hepimizin içinde bir yankı yarattı. Sanki bir yerlerde, her biri kendi hikâyesiyle yaşayan Gülfem’ler vardı. Ve ben onları bulmak istedim.
---
Erkek Mantığı, Kadın Sezgisi
Can hemen telefonunu çıkardı, parmakları hızla ekranda geziniyordu.
“Durun, hemen bulurum,” dedi, çözüm odaklı bir ifadeyle.
Eda gülümsedi. “Sen hep böylesin Can, rakamları bulursun ama hikâyeleri kaçırırsın.”
Can kaşlarını kaldırdı. “Gerçekleri bilmek kötü mü yani?”
Ben o an ikisinin farkını düşündüm. Can, analitik ve planlıydı; her şeyin ölçülüp biçilebileceğine inanırdı. Eda ise insanları dinler, duyguların arasında anlam arardı. Biri sayılara, diğeri hislere inanırdı.
Oysa “Gülfem” hem bir sayı hem de bir his olabilirdi. Belki yüzlerce, binlerce Gülfem vardı… ama her biri biricikti.
---
Bir İsimde Saklı Hikâyeler
Araştırmaya başladım. Nüfus kayıtlarına, isim istatistiklerine, hatta sosyal medyaya baktım.
Ve buldum: Türkiye’de yaklaşık 2.300 civarında Gülfem vardı.
Ama o sayının hiçbir anlamı yoktu tek başına. Çünkü o rakamların içinde, yıllar önce bir çocuğun elini okşayan bir anne, bir öğrencisine ilham veren bir öğretmen, bir deftere gizlice şiir yazan bir genç kız da vardı.
O gece, “Gülfem” ismini taşıyan insanlardan bazılarına ulaştım.
Birinin mesajı hâlâ aklımda:
> “İsmim hep dikkat çekerdi. Kimse tam olarak anlamını bilmezdi ama ben her zaman zarafetle gücün birleştiği bir isim gibi hissederdim.”
O an fark ettim ki, Gülfem sadece bir isim değil, bir ruh hâliydi.
Nazik ama kararlı, sessiz ama derin…
---
Bir Gülfem’in Günlüğü
Araştırmam sırasında, tesadüfen bir Gülfem’in eski blog yazılarını buldum.
Kendini şöyle tanımlamıştı:
> “Ben sessiz bir suda yansıyan gökyüzüyüm. Görmezler, ama ben hep oradayım.”
Satırları okurken içim burkuldu.
Eda da yanımdaydı, gözleri dolmuştu. “Kadınlar hep böyle derin yazar,” dedi.
Can iç çekti. “Evet ama bazen fazla derinleşiyorlar. Hayat bu kadar karmaşık olmamalı.”
Eda hemen karşılık verdi: “İşte fark bu. Sen çözüm ararken biz anlam arıyoruz.”
İkisi arasında sessiz bir gerilim vardı ama ben o gerilimde insan doğasının güzelliğini gördüm.
Erkeklerin dünyası düz çizgilerle ilerlerken, kadınlarınki dairesel, sezgisel ve karmaşıktı.
Ve Gülfem, bu iki dünyanın kesişiminde duruyordu.
---
Bir Sayıdan Hikâyeye
Bir hafta sonra, bulduğum verilerle küçük bir yazı paylaştım:
“Türkiye’de 2.300 Gülfem var. Her biri bir dönemin zarafetini taşıyor.
Bu ismin anlamı, sadece ‘gül’ ve ‘yüz’ kelimelerinin birleşimi değil; aynı zamanda geçmişin inceliğiyle bugünün dirayetinin bir araya gelişidir.”
Forumda paylaşınca beklemediğim bir şey oldu.
Yorumlar yağmaya başladı:
> “Benim de annemin adı Gülfem, bu yazı beni çok duygulandırdı.”
> “Benim teyzem Gülfem’di, onun gücüyle büyüdüm.”
> “Bu isim bana hep bir hikâye gibi gelirdi, şimdi nedenini anladım.”
İsimler, bazen bir milletin kalbinde gizli şiirlerdir. Ve biz, o şiirleri fark etmeden yaşarız.
Ama biri çıkıp o kelimenin içindeki duyguyu anlatırsa, hepimiz kendi hikâyemizi hatırlarız.
---
Gülfem’in Aynasında Kendimizi Görmek
Bir süre sonra fark ettim ki, biz aslında Gülfem’i ararken kendimizi arıyorduk.
Can rakamların içinde mantığı,
Eda duyguların içinde anlamı,
Ben ise her ikisinin arasında dengeyi arıyordum.
Gülfem ismi, hepimizin içindeki zarafeti ve gücü temsil ediyordu.
Bir tarafıyla duygusal, diğer tarafıyla güçlü…
Tıpkı her kadında ve erkekte olduğu gibi.
---
Bir Forumdan Kalbe Uzanan Hikâye
Şimdi sizlere dönmek istiyorum, sevgili forumdaşlar.
Sizin hayatınızda “Gülfem” kimdi?
Bir anne, bir sevgili, bir öğretmen ya da sadece bir yabancı mı?
Ya da belki sizsiniz o Gülfem — sessizce çevrenizi güzelleştiren, fark edilmeden değer katan…
Bazen bir isim, bir ülkenin kalbinde yankılanır.
Ve o yankı, hepimizi bir şekilde bulur.
Eğer bu satırları okurken içinizde bir sıcaklık hissettiyseniz, bilin ki bir Gülfem bir yerlerde hâlâ gülümsüyor.
---
Son Söz
Belki Türkiye’de sadece 2.300 Gülfem var, ama onların hikâyeleri milyonların kalbine dokunuyor.
Çünkü her Gülfem, biraz zarafet, biraz direnç, biraz da sevgi demek.
Ve belki de her birimiz, bir yerden o ismi taşıyoruz —
bir annenin duasında, bir arkadaşın gülüşünde, ya da bir yabancının bakışında...
Peki siz, kendi “Gülfem”inizi hiç fark ettiniz mi?