Engellilik Modelleri Nelerdir ?

Cansu

New member
Engellilik Modelleri Nelerdir?

Engellilik, bireylerin günlük yaşamda karşılaştıkları zorluklar ve toplumsal katılımda yaşadıkları engelleri tanımlayan bir kavramdır. Farklı kültürlerde ve topluluklarda engellilik anlayışı farklılıklar gösterse de, genel olarak engellilik çeşitli modellerle açıklanmaktadır. Bu modeller, engelliliğin doğasını, nedenlerini ve toplumsal etkilerini farklı perspektiflerden ele alır. Bu yazıda, engellilikle ilgili en yaygın kullanılan modellerin özellikleri, avantajları ve eleştirileri üzerinde durulacaktır.

1. Tıbbi Model

Tıbbi model, engelliliği bireysel bir sağlık sorunu veya fiziksel bir bozukluk olarak tanımlar. Bu modelde engellilik, bireyin vücudunda ya da zihinsel işlevlerinde meydana gelen bir eksiklik veya bozukluktur. Tıbbi modelin temel amacı, engelliliği tedavi etmek veya düzeltmek için tıbbi müdahaleler ve terapiler kullanmaktır. Bu modelin savunucuları, engelliliğin bireyin içinde bulunduğu bir sağlık sorunu olduğuna ve tedavi edilmesi gerektiğine inanırlar.

Tıbbi modelin eleştirisi, engelliliğin yalnızca bireysel bir sorun olarak görülmesidir. Bu yaklaşım, çevresel faktörleri, toplumsal engelleri ve bireylerin karşılaştığı ayrımcılığı göz ardı edebilir. Bu nedenle, tıbbi model engelli bireylerin toplumsal katılımını sınırlayabilir ve onları yalnızca bir "hastalık" olarak görerek dışlayabilir.

2. Sosyal Model

Sosyal model, engelliliği bireysel bir sağlık sorunu olarak görmek yerine, toplumsal engellerin ve yapısal zorlukların bir sonucu olarak ele alır. Bu model, engelliliğin yalnızca bireyin fiziksel ya da zihinsel durumuyla ilgili değil, aynı zamanda çevresindeki toplumsal düzenle ilgili olduğunu savunur. Sosyal modelin temel önermesi, engellilikle ilgili engellerin çoğunun, toplumsal yapılar ve çevre tarafından yaratıldığıdır.

Bu modelde, engellilik toplumsal yapıların, fiziksel çevrelerin ve kültürel normların engelleyici özelliklerinden kaynaklanır. Örneğin, merdivensiz binalar, ulaşılabilir olmayan toplu taşıma sistemleri ve engelli bireyleri dışlayan tutumlar, engelliliği daha da derinleştiren faktörlerdir. Sosyal model, bu engellerin kaldırılması gerektiğini vurgular.

Sosyal modelin avantajı, engelliliği toplumsal bir olgu olarak kabul etmesi ve toplumsal değişimi teşvik etmesidir. Ancak eleştirmenler, bu modelin engelliliği yalnızca çevresel faktörlere indirgemekle, bireysel durumları göz ardı edebileceğini öne sürer.

3. İnsan Hakları Modeli

İnsan hakları modeli, engelliliği bir insan hakları sorunu olarak ele alır. Bu modelde, engellilik, bireylerin eşit haklara sahip olma hakkını engelleyen bir durum olarak görülür. İnsan hakları modeli, engelli bireylerin toplumsal hayata katılımını engelleyen her türlü ayrımcılığı ve dışlamayı reddeder. Bu model, engellilerin temel insan haklarını, eğitim, sağlık hizmetleri, erişilebilirlik ve çalışma hayatına katılım gibi konularda savunur.

İnsan hakları modelinin temel gücü, engellilikle ilgili tüm toplumsal, kültürel ve hukuki engellerin kaldırılmasına yönelik güçlü bir yaklaşım sunmasıdır. Ancak bu modelin eleştirisi, bazı durumlarda hakların sağlanmasının, pratikte engellilikle ilgili toplumsal değişim sağlamak kadar kolay olmayabileceği yönündedir.

4. Biyopsikososyal Model

Biyopsikososyal model, engelliliği biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin birleşimi olarak tanımlar. Bu model, hem tıbbi hem de sosyal faktörleri dikkate alır. Engelliliğin, bireyin fiziksel durumu, psikolojik durumu ve çevresindeki toplumsal koşulların etkileşimiyle şekillendiğini savunur. Bu model, engelli bireylerin tedavi edilmesini ve toplumsal hayata katılım sağlamak için gerekli çevresel düzenlemeleri hedefler.

Biyopsikososyal modelin avantajı, engelliliği tek bir faktörle sınırlamadan çok boyutlu bir yaklaşım sunmasıdır. Bu model, bireylerin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını dikkate alırken, aynı zamanda çevresel engellerin de farkında olmaktadır.

5. Kültürel Model

Kültürel model, engelliliği kültürel bir inanç ve toplumsal bir yapı olarak ele alır. Bu model, engelliliği sadece biyolojik bir eksiklik olarak görmek yerine, kültürel normların ve değerlerin engelliliğe nasıl bir anlam yüklediğini inceler. Kültürel model, engelliliğin toplumların engellilere bakış açılarına göre şekillendiğini ve farklı kültürlerde farklı engellilik anlayışlarının olabileceğini savunur.

Kültürel model, engelliliği toplumsal bir inanç olarak görmekle birlikte, bazen bu anlayış, toplumsal eşitsizlikleri pekiştirebilir. Çünkü kültürel faktörler, engelliliğin dışlanmasına veya marjinalleşmesine yol açabilir. Ancak, bu modelin bir diğer avantajı, engelliliğe dair farklı kültürel bakış açılarını keşfetmesi ve toplumsal normları sorgulamasıdır.

6. Ekolojik Model

Ekolojik model, engelliliği çevreyle etkileşim açısından ele alır. Bu modelde engellilik, bireyin çevresi ile olan etkileşiminin bir sonucu olarak görülür. Engelliliğin, bireyin fiziksel ve sosyal çevresiyle nasıl etkileşimde bulunduğuna bağlı olarak ortaya çıktığı vurgulanır. Ekolojik modelde, çevresel faktörlerin (örneğin, engelli bireyler için uygun olmayan yapılar, tutumlar ve sosyal hizmetler) birey üzerinde önemli bir etkisi olduğu kabul edilir.

Ekolojik modelin avantajı, engelliliği çevresel faktörler ve bireysel durumların etkileşimi olarak geniş bir çerçevede değerlendirmesidir. Ancak bu modelin eleştirisi, çevresel faktörlere fazla odaklanarak bireysel psikolojik ve fiziksel durumları yeterince dikkate almamış olabileceğidir.

Sonuç

Engellilik modelleri, engelliliğin farklı yönlerini anlamamıza yardımcı olur ve toplumsal değişim için çeşitli yollar önerir. Tıbbi modelin, engelliliği yalnızca bir sağlık sorunu olarak ele alması, sosyal modelin engelliliği çevresel faktörlerle açıklaması ve insan hakları modelinin eşitlik ve haklar üzerinde durması gibi her modelin kendine özgü avantajları ve sınırlamaları vardır. Her bir model, toplumsal farkındalığı artırmak, engellilikle ilgili daha kapsamlı ve kapsayıcı politikalar geliştirmek için önemli bir araçtır. Bu nedenle, engellilikle ilgili çeşitli modellerin bir arada kullanılması, engelli bireylerin toplumsal hayata daha etkin bir şekilde katılmalarını sağlamak adına önemli bir adım olabilir.